Перевод: с французского на турецкий

с турецкого на французский

kırıcı bir söz

См. также в других словарях:

  • kırıcı — sf. 1) Kırma işini yapan 2) mec. Kaba, sert, çevresindekileri inciten (davranış, söz vb.) Kırıcı bir davranış. 3) mec. Bir şeyin gerektiği gibi gelişmesini, oluşmasını önleyen, engelleyen Grev kırıcı. 4) fiz. Kırınım oluşturan Kırıcı ortam. 5) is …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ağır — sf. 1) Tartıda çok çeken, hafif karşıtı Kurşun ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır. 2) Çapı, boyutları büyük Ağır top. Ağır tank. 3) mec. Değeri çok olan, gösterişli Ağır kıyafeti ile muhite uymayan Canan ın yanında, ne kadar rahat ve sadeydi …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • iğneleyici — sf. 1) Kırıcı, dokunaklı (söz veya davranış) 2) zf. Kırıcı bir biçimde …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • terslemek — 1. i Bir kimseye gönül kırıcı, sert söz söylemek veya gönül kırıcı davranmak, azarlamak Kaç defa tersledim, yine uslanmadı. Y. K. Karaosmanoğlu 2. e Hayvanlar pislemek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bıçak yarası geçer (veya onulur), dil yarası geçmez (veya onulmaz) — hakaret, ağır söz vb. gönül kırıcı davranışların hiçbir zaman unutulmayacağını anlatan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dürüşt — sf., esk., Far. duruşt Sert, gücendirici, kırıcı Ömründe bir defa kimseye dürüşt bir söz söylememişti. Y. K. Beyatlı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • köpek yese kudurur — çok ağır ve onur kırıcı sözler için söylenen bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sokmak — i, ar 1) İçine veya arasına girmesini sağlamak 2) e Bir yere girmesini sağlamak, içeri almak Bizi içeriye aldı ve küçük bir odaya soktu. F. R. Atay 3) Bıçak, çakı, iğne vb. batırmak, saplamak 4) Böcek, zehirli hayvan iğnesini batırmak veya… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sokuşturmak — i, e 1) Dar bir yere zorla veya iterek sokmak 2) mec. Belli etmeden kötü bir malı vermek Manav çürük elmaları sokuşturup çocuğa verdi. 3) mec. Dokunaklı, kırıcı veya acı söz söylemek İkide birde başlarında Selman gibi adamlar olduğunu… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • acı — is. 1) Bazı maddelerin dilde bıraktığı yakıcı duyu, tatlı karşıtı Acıyı sever. 2) sf. Tadı bu nitelikte olan Acı kahvesini yudumluyordu. T. Buğra 3) Herhangi bir dış etken dolayısıyla duyulan rahatsızlık, ıstırap Omuzlarına kadar vücudun derisini …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • iğnelemek — e 1) İğne ile tutturmak Hanım ipek peçesini açmış, çarşafının üzerine iğnelemiş. H. R. Gürpınar 2) i, mec. Üstü kapalı olarak onur kırıcı, üzüntü verici söz söylemek Onlara karşı minnet altında olmaktan doğan bir kızgınlıkla Şinasi yi her… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»